Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçu


Başkasına ait kimlik bilgilerini düzenleme suçu, TCK 267’de düzenlenen “İftira” suçunun müstakilen düzenlenmiş istisnai halidir. Suç işleyen bir kişinin, kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek adına1 başkasının kimlik bilgilerini kullanması ile bu suç vücut bulmaktadır. Suçun oluşması için kullanılması gereken kimlik kavramı, suçu işleyen kişi hariç bir üçüncü kişinin kimliklendirilmesine yarayan tüm araçlardır. Yani ehliyet, nüfus cüzdanı, öğrenci kimliği, pasaport vb. kişiyi tanımlamaya yarayan belgelerin suçun yöneldiği amaca özgülenerek kullanılması yeterlidir. İlgili suçun Soruşturma ve Kovuşturma aşamalarının sağlıklı bir şekilde ilerlemesini olumsuz etkilemesi dolayısıyla kanun koyucu bu suçu iftira suçundan ayrı özel olarak düzenlemiştir

1.Korunan Hukuki Değer: Bu suç ile korunan hukuki değer fail tarafından soruşturma ve kovuşturma faaliyetinin engellenmesi amacının taşınması dolayısıyla esasen adil yargılanma hakkıdır. Yargılama faaliyeti devletin hem hakkı hem de devlet olmanın bir neticesidir. Bu faaliyetin failce engellenmesinin önlenmesine yönelik düzenlenen bu suç ile kovuşturma ve soruşturma faaliyetlerinin sağlıklı yürütülmesi amaçlanmışt

2.Suçun Unsurları

2.1 Maddi Unsurlar

2.1.1 Fail: Bu suçun faili herkes olabilir. Faillik bakımından herhangi bir özel şart aranmamaktadır. Soruşturma ve Kovuşturma tehdidi altında olduğunu düşünen veya bilen herkes, altında olduğu tehdidi bertaraf etmek için suçun işlenmesine elverişli fiilleri yaparak suçun oluşumuna vücut verebilir.

2.1.2 Mağdur: Soruşturma ve kovuşturma faaliyetlerinin hileli bir davranışla sekteye uğraması dolayısıyla mağdur olan kamudur, yargılamanın kamusal bir faaliyet olduğundan bahisle korunan hukuki menfaatin de adil yargılama hakkı olduğu göz önünde bulundurulduğunda kamu bu suçun mağduru olmaktadır.

2.1.3 Konu: Bu suçun konusu hileli bir davranışla kamuyu aldatmaya yönelik başkasına ait kimlik bilgilerinin düzenlenmesidir. Bu hileli davranış ile soruşturma ve kovuşturma faaliyetleri sekteye uğrar.

2.1.4 Hareket:Söz konusu hileli davranış ile neticeye vücut vermeye elverişli düzenleme hareketleri, bu suçun hareket unsurunu oluşturmaktadır. Örneğin trafik çevirmesinde kardeşinin kimliğini kolluk görevlilerine verme hareketi suçun oluşumuna elverişlidir.

2.1.5 Netice: İlgili suç bakımından netice, kimlik bilgilerinin kullanılmasıdır. Kimlik bilgilerinin kullanılması sonucunda soruşturma ve kovuşturma faaliyetlerinin sekteye uğratılmış olması, netice bakımından aranmamaktadır. TCK m.268 hükmünde düzenlendiği üzere kimlik bilgilerinin kullanılması suçun oluşması bakımından gerekli netice unsurunu sağlamaktadır. Bu kullanım faaliyetinin soruşturma ve kovuşturma faaliyetlerine zarar verip vermeme durumu cezanın tayininde göz önünde bulundurulmaktadır.

2.1.6 Nedensellik Bağı: İlgili netice ile bu neticenin oluşumuna vücut veren hareketlerin, fail tarafından soruşturma ve kovuşturma faaliyetlerini engelleme saikiyle gerçekleştirilmesinin arasında uygun bir illiyet bağının bulunması ile bu suçun nedensellik bağı kurulmuş olur. Nedensellik bağı suçun oluşumu için mutlaka bulunması gereken bir şarttır.

2.2 Manevi Unsur: Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun manevi unsuru özel kasttır4 . Bu suçu işleyen failde bir saik aranmıştır. Burada aranan saik soruşturma ve kovuşturma faaliyetlerinin engellenmesidir. Bu amacı taşıyan her türlü hileli faaliyet, bu suçun oluşumu için özel kast unsurunu oluşturmaktadır. 

2.3 Hukuka Aykırılık Unsuru: Bir saik doğrultusunda işlenen başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçu hem yargı faaliyetlerine zarar verebileceği gibi başkasının kimlik bilgilerini yani kişisel verilerini kişilerin rızası hilafına kullanarak hukuka aykırılık unsuru yaratmaktadır. İlgili hareket, nedensellik bağını failin saikine özgülenmiş bir amaçla failin saikiyle birleştiğinde neticeyle birlikte hukuka aykırılık unsurunu yaratmaktadır.

3.SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜM ŞEKİLLERİ

3.1 Teşebbüs: Söz konusu suçta kimlik bilgilerinin kullanılması ile suç oluşmuş sayılacaktır yani netice kimlik bilgilerinin bir saik doğrultusunda kullanılmasıdır. Bu suça teşebbüsün mümkün olup olmadığı tartışmalı olup baskın görüş teşebbüsün mümkün olmadığı yönündedir. Teşebbüsün somut olayda varlığı durumunda fail teşebbüs hükümlerine göre cezalandırılacaktır.

3.2 İştirak: İştirak, tek kişiyle işlenebilen bir suçta iştirak iradesiyle birden fazla kişinin suçu işlemesi durumudur. İştirak iradesi burada faillerde bulunmak zorundadır. İlgili suçumuz olan kimlik bilgilerinin kullanılması suçu görünüşte tek kişiyle işlenebilecek bir suç olsa da suça konu hareketler bütününe iştirak iradesiyle dahil olmuş birisi de iştirak ile bu suçun faili olabilecektir. Örneğin hakkında yakalama kararı çıkarılan birisine başkasının kimliğini vererek bu kararı bertaraf etmek suretiyle yargılama faaliyetine gölge düşürmek amacıyla iştirak iradesi dahilinde hareket eden birisi de bu suçun faili olacaktır.

3.3 İçtima: TCK 267’de düzenlenen İftira suçu ile yakın ilişki içinde olan ilgili suçumuz, içtima bahsinde başka suç ve kabahatlerle birlikte incelenmelidir. İçtima, suçların toplanması demektir. Suçlar tek bir fiille birden çok kişiye karşı işlenerek veya bir kişiye birden çok fiille işlenen suçlar olarak da toplanabilir. İlgili suçumuzda ise içtima ilişkisi somut olaya bağlı olarak sık sık görülebilmektedir. Başka suçlarla ve kabahatlerle ilgili suçumuz arasındaki ilişkiyi incelemek gerekirse;

3.3.1 Kimliği Hakkında Gerçeğe Aykırı Beyanda Bulunma Kabahati ile İlgili Suçun Oluşma Durumları: Suça konu hareketin gerçekleşmesinin akabinde durumun aslının fark edilmesi durumunda netice oluşmaz. Örneğin bir şahsın GBT7 taramasında farklı birisine ait kimliği vermesi durumunda Bekçilerin durumu fark etmesi üzerine suçun koruduğu değer olan yargılamanın sağlıklı yürütülmesine herhangi bir zarar verilmediğinden suçun oluşması söz konusu değildir. Bu tarz fark edilme durumlarında neticenin yokluğu dolayısıyla 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu Madde 40’da düzenlenen Kimliği Hakkında Gerçeğe Aykırı Beyanda Bulunma Kabahati oluşacaktır. Failin olayda önce işlediği, soruşturmasına da önceden başlanmış bir suç dolayısıyla soruşturma veya kovuşturma makamları tarafından çıkarılan bir yakalama kararından kurtulmak adına başkasının kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması halinde de TCK m.267’de düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu oluşmayacaktır. Benzer şekilde kesinleşmiş bir hükmün infazı için çıkarılan yakalama kararından kurtulmak adına başkasına ait kimliği ibraz ederek kurtulmaya çalışan fail de bu suçu işlemiş sayılmayacaktır. Çünkü, her iki durumda da herhangi bir soruşturma veya kovuşturmanın başlamasının engellenmesi gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Fail, başlamış olan bir soruşturma veya kovuşturmanın etkilerinden kurutulmak için kimlik ibraz ettiğinde bu suç oluşmaz. İlgili suçumuzun amacı yargılama basamakları başlamadan kurtulmaya yönelik davranışları engellemektir. Bu şekilde kimlik ibraz edildiğinde somut olayın özelliğine göre, beyan esas alınarak tutanak düzenlenmişse resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, herhangi bir tutanak düzenlenmemişse 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40. maddesine göre “kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak” kabahati oluşacaktır.

3.3.2 İftira Suçundan Farkı: İlgili suçumuz cezanın miktarı konusunda TCK 267. İftira Suçuna atıf yapsa da ilgili suçtan farkları vardır. İftira suçunda amaç bir kişiyi ihbar veya şikâyette bulunarak işlemediği bir suçtan bahisle hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatmakken ilgili suçumuzda amaç fail tarafından işlenmiş bir suça dair yürütülen soruşturma veya kovuşturma aşamasının sağlıklı işlemesine gölge düşürmektir. Birbiriyle bağlantılı bu iki suçtan başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçu, iftira suçunun özel görünüm şekli olarak ayrılmaktadır. Bundan bahisle kanun koyucu başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçunun cezasını, iftira suçuna atıfta bulunmak suretiyle belirlemiştir. Kısaca iki suç arasında temel ayrım söz konusu hareketlerin farklı zararlı neticeleri doğurmaya yönelik olmasıdır. Suçlardan birinde bir masumu yargılama tehdidiyle adalete gölge düşürülürken diğerinde bir suçlunun, yargıdan kaçma çabasıyla adalete gölge düşürülmektedir

3.3.3 Resmi Evrakta Sahtecilik Suçu ile İlişki: Seçimlik hareketli bir suç olan Resmi Evrakta Sahtecilik Suçunda sahte resmi belgenin kullanımı seçimlik bir harekettir. Somut olaylarda ilgili suçla resmi evrakta sahtecilik suçu sıklıkla birlikte işlenebilmektedir. Birlikte işlendiği durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanacak ve iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırma yapılacaktır Örneğin bir cinayet mahaline üzerine başka bir resim yapıştırılmış ve kimlik numarası değiştirilmiş bir kimliği atan fail her iki suçu da ayrı ayrı işlemiştir. Gerçek içtima hükümlerinin uygulanması dolayısıyla her iki suçtan da müstakilen cezalandırma yapılacaktır İki suç arasındaki farka dair en net çizgi Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından çizilmiştir. Bu kararda belirtildiği üzere: “5237 sayılı TCK’nun 206. maddesi (resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan) aynı kanunun 268. maddesine göre daha genel bir madde olarak düzenlenmiştir. 268. maddesinde sanığın kimliği hakkında yalan beyanda bulunması düzenlenmişken, 206. madde ise kimlik bilgileri dışında başka hususlarda da yalan beyanda bulunmayı da kapsamaktadır. 268. maddede sanık, hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmadan kurtulmak için yalan beyanda bulunurken, 206. maddede ise sanık, her türlü amaç için yalan beyanda bulunabilmektedir. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunda korunmak istenilen hukuksal değer, adliyenin ve kişi haklarının korunmasıdır. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun faili, işlediği suç nedeniyle hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılırken kendi kimliği veya kimlik bilgisi yerine başkasına ait kimlik veya kimlik bilgisini kullanan kimsedir. Diğer bir anlatımla fail, kendisi hakkında işlediği suç nedeniyle soruşturma yürütülen ve şüpheli konumunda olan bir kimse veya hakkında kovuşturma yürütülen ve sanık konumunda bulunan kimsedir. Soruşturma ve kovuşturma makamları önünde kimliği konusunda yalan beyanda bulunan şüpheli ya da sanığın eylemi 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu oluşturur. Eğer şüpheli ya da sanık başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini verirse, bu durumda 268. maddesi delaletiyle 267. madde hükmüne göre cezalandırılacaktır. Failin, işlediği veya işlemediği bir suç nedeniyle hayali bir kimsenin kimlik bilgilerini vermesi ya da işlemediği bir suç dolayısıyla yürütülen soruşturma ve kovuşturmada şüpheli veya sanık sıfatıyla ifadesine başvurulurken başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini vermesi durumlarında 268. madde hükmü uygulanmaz. Bu durumda eylem 206. maddedeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturur.” (YCGK E.2013/9-542 K.2014/153 sayılı ve 1.4.2014 tarihli kararı)

4.BAŞKASINA AİT KİMLİK VEYA KİMLİK BİLGİLERİNİN KULLANILMASI SUÇUNUN CEZASI: Suçun unsurlarını düzenleyen TCK m.267’nin yaptırım konusunda TCK m.268’deki iftira suçuna atıf yapması nedeniyle başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun cezası ile iftira suçunun cezası aynıdır: 

Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m.268 atfıyla TCK m.267/1).

Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.(TCK m.268 atfıyla TCK m.267/2).

Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. (TCK m.268 atfıyla TCK m.267/3).

Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur (TCK m.268 atfıyla TCK m.267/4). 

Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK m.268 atfıyla TCK m.267/5).

Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır (TCK m.268 atfıyla TCK m.267/6).

İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar. (TCK m.268 atfıyla TCK m.267/8).

Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir (TCK m.268 atfıyla TCK m.267/9).

4.1 BAŞKASINA AİT KİMLİK VEYA KİMLİK BELGELERİNİN KULLANILMASI SUÇUNDA ETKİN PİŞMANLIK İftira suçuna ilişkin etkin pişmanlık hükümleri, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu açısından da geçerlidir: İftira edenin, mağdur hakkında adlî veya idari soruşturma başlamadan önce, iftirasından dönmesi halinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir (TCK m.269/1). Mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme halinde, iftira suçundan dolayı verilecek cezanın dörtte üçü indirilir. (TCK m.269/2). Etkin pişmanlığın; a) Mağdur hakkında hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi, b) Mağdurun mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın yarısı, c) Hükmolunan cezanın infazına başlanması halinde, verilecek cezanın üçte biri, indirilebilir. (TCK m.269/3). İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla; a) İdari yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın yarısı, b) İdari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın üçte biri, indirilebilir (TCK m.269/4). Basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için, bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir (TCK m.269/5).

5. BAŞKASINA AİT KİMLİK VEYA KİMLİK BİLGİLERİNİN KULLANILMASI SUÇUNDA HAGB ve ERTELEME KURUMLARI: Yargılama neticesinde sanığa yüklenen suç nedeniyle iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezasına hükmedilmişse, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir (CMK m. 231). Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. İlgili suçta kanun koyucu iftira suçuna yapılan gönderme ile bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla hükmolunan cezanın geri bırakılması mümkün olacaktır. İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir (TCK m. 51). Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunda da kanun koyucu bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla hükmolunan cezaya ilişkin ertelemenin diğer şartları da sağlanmışsa ceza ertelenebilecek ve verilen cezanın infaz edilmiş sayılması mümkün olacaktır.

6. SORUŞTURMA USULÜ: Suçun şikâyete tabi olduğu belirtilmemiştir. Suçun soruşturulması resen olacaktır. Bu yüzden suç şikâyete tabi değildir.

7. YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME: Bu suç seri yargılama usulüne göre yargılanır. Görevli mahkeme suçun işlendiği yer Asliye Ceza Mahkemeleridir

8.İLGİLİ YARGITAY KARARLARI: “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise; Emniyet görevlilerinin sanığın da bulunduğu bölgedeki önleme çalışmaları sırasında durumundan şüphelenerek kimlik sormaları üzerine sanığın, … adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı ve sahte sürücü belgesini görevlilere ibraz etmesinin akabinde karakolda gerçek kimliğini bildirdiği ve tutanakların gerçek kimlik bilgilerine göre tanzim edildiği olayda, hakkındaki bütün adli işlemlerin gerçek kimlik bilgileriyle yapıldığı, başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, diğer kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği anlaşılmakla, 5237 Sayılı TCK’nın 268. maddesinde düzenlenen “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunun unsurlarının oluşmadığı, sanığın eyleminin 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 40/1. madde ve fıkrasında düzenlenen “kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak” kabahatini oluşturduğunun gözetilmemesi bozma nedenidir.” (Yargıtay 11.CD E.2015/5632 K.2017/5522 sayılı ve 13.9.2017 tarihli kararı).

“Sanık hakkında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik incelemede; Kolluk görevlilerinin hırsızlık suçuyla ilgili yaptıkları araştırmalar sonucu şüphelendikleri sanığın kullanımındaki aracı takip ettikleri, sanığın araç ile durduğu esnada yanına gidip kimlik sormaları üzerine kendisini Bülent olarak tanıttığı ve sanığın üzerinde kendi resmi yapıştırılmış olan …‘a ait sürücü belgesinin bulunmasından sonra sanığın gerçek kimliğini söylemesi üzerine tutanak ve işlemlerin gerçek kimliğine göre yapıldığı olayda; 5237 Sayılı TCK’nın 268. maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için, failin işlediği bir suç sebebiyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla kendi kimliğini saklayarak, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması ve o kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasına neden olması gerektiği, sanığın kimlik bilgilerini verdiği … adlı kişi hakkında herhangi bir hukuki işleme sebebiyet vermediği cihetle, sanık hakkında unsurları oluşmayan suçtan beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 21.CD E.2015/8294 K.2016/5319 sayılı ve 15.6.2016 tarihli kararı))

“Somut olayda; 22.07.2013 tarihli tutanak içeriğine göre, uygulama aramasında dur ihtarına uymayan sanığın yakalanması ve aracı yakınında silah bulunması üzerine kimliği sorulduğunda, üzerinde kendi resmi bulunan … adına düzenlenmiş bulunan sürücü belgesini verdiği, işlemler için karakola getirildiğinde cinayet ekibi tarafından sanığın tanınması üzerine parmak izi sorgulaması ile kimliğinin netleştirildiği, tutanakların gerçek kimlik bilgilerine göre tanzim edildiği olayda, hakkındaki bütün adli işlemlerin gerçek kimlik bilgileriyle yapıldığı, başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, diğer kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği anlaşılmakla; 5237 sayılı TCK’nın 268. maddesinde düzenlenen “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunun unsurlarının oluşmadığı gibi mağdur adına düzenlenmiş bir belge bulunmaması nedeniyle TCK’nın 206/1. maddesinde tanımlanan suçun da gerçekleşmediği, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40/1. madde ve fıkrasında düzenlenen “kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak” kabahatini oluşturduğunun gözetilmemesi bozma nedenidir.”(Yargıtay 11.CD E.2017/4478 K.2018/149 sayılı ve 10.1.2018 tarihli kararı).

“Sanık hakkında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan verilen hükmün onanmasına karar verilmiştir. Sanık hakkında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan verilen hükme yönelik temyiz incelemesinde ise; Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için; işlediği suç sebebiyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimliği veya -iftira suçu açısından- kimlik bilgilerini kullanarak o kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için kullanması gerektiği, somut olayda; sanığın başkasına ait kredi kartıyla yapmış olduğu alışverişlerde şikayetçinin kimlik bilgilerini kullanarak işlem yapma şeklindeki eyleminin kendi kimliğini gizlemek niteliğinde olduğu unsurları itibariyle oluşmayan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 8.CD E.2016/4843 K.2017/716 sayılı ve 25.1.2017 tarihli kararı)

Kaynakça:

 Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu Yıl 2016, Cilt: 65 Sayı: 4, 106 Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Başkasına Ait Kimlik Veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçu 2013 Dergi: Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi Yazar: Kerim Çakır

İftira ve İftira Benzeri Suçlar Zeki HAFIZOĞULLARI, (Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi)Ezgi EŞİTLİ AYGÜN (Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi) Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 11 0 Yıl: 2015 Cilt: 1 Sayı: 2 Sayfa Aralığı: 91 - 120 Metin Dili: Türkçe İndeks Tarihi: 29-07-2022

Centel, Nur- Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, İstanbul 2012.

Gündel, Ahmet, Yeni Türk Ceza Kanunu Açıklaması, 4. Cilt, Ankara 2009.

Artuk, Mehmet Emin- Gökcen, Ahmet- Yenidünya, A. Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Baskı, Ankara 2011

Artuk, Mehmet Emin- Gökcen, Ahmet- Yenidünya, A. Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 11. Baskı, Ankara 2011.

 

                                                                                                                                                                                                          Hazırlayan: Enver Kaan BALCI

                                                                                                                                                                                                                            28.10.2024